top of page
Aylin Çifçi

Anı: Bank


Görsel: Aylin Çifçi / Instagram: @aylincifci @itsme.aylincifci

Evimizin önünde bir bank var. Belki tesadüf, belki belediyenin bir işi. Çevreyi düzenleyenin profesyonelliği de olabilir ama her bir şeye anlam yüklemekte üstümüze olmadığından yıllarca bin bir çeşit bankta oturup yolunu gözledim. Sanki o yolu senin gelmen gerekiyormuşçasına… Başka şehirlerin banklarında, asla gelmeyeceğini bildiğim ülkelerin banklarında otururken, bir gün bile imkansızlığın ihtimalini düşünmedim.

Hani bilirdim mümkün olmayacağını da içten içe hep bir mucize gibi o bankta beklerken ve denizleri izlerken, sen gel otur yanıma istedim.

Bu hayalle çoğu kez sanki bankta hayali biri varmışçasına ve o biri senmişçesine sohbet ettim seninle. Kimi zaman sadece sustuk. Varlığını hayal ederek mutlu olmaya çalıştım dilini bilmediğim ülkelerin banklarında.

Birkaç gün, hafta, ay filan derken yıl oldu, yıllar oldu. Banklar yıprandı. Banklar yenilendi. Kimileri söküldü, bambaşka yerlere banklar yerleştirildi. En sevdiğim banklar, denize bakanlardı. Ne bileyim, sanki önümden geçen her bir balık sana ulaşmam için yüzüyor gibiydi.

Birtakım yaşlara merdiven dayadıkça bu çaresiz bekleyişe bir son vermek istediğimden midir bilinmez ama, bir gün bir bankta tek başıma otururken çekilmiş bir fotoğrafıma bakarken anladım ki zamanım azalıyor. Öleceğimden değil, daha fazla yaşayamayacağımdan. En güzel yıllarımı yaşamış mıydım veya yaşayacak mıydım, her yaşın kendine ait güzelliğinden miydi yine bu aklımdaki sorular bilmiyorum. Ben banklarda otururken, sen başka denizlerde yüzerken çok şey oldu. O kadar çok şey oldu ki, asla bir daha bırak aynı bankta oturmayı, yan yana gelsek olanların ağır yükünden dolayı bunu kaldıramaz gibiydim.

Fakat bir yandan bankta tek başıma oturmuş görünce kendimi, daha fazla katlanamayacağımı anladım. Katlanamadığım mevzular vardı. Kâğıt parçasının katlanma kapasitesi gibi ulaşmıştım sınırıma. Açıkçası bedenim ağrıyordu katlanmaktan. Hem zaten birtakım yerlerim buruşmuştu. Katlandığım şeylerin izi çıkmıştı bedenimde.

Belki bankta oturup beklemektense, senin oturduğun bankı aramalıydım. Mutlaka oturduğunu varsayarak ve aslında hep bıraktığım yerde olduğunu bilerek aramaya başladım seni. Bir müddet öyle oyaladım kendimi. İmkânsız olan birtakım banklarda beklediğini düşünülerek etrafında dolaştım. Gün geldi, gün geçti, oyalanmaktan ve dolaşmaktan yorgun düştüğüm an şehrine geldim ve en güzel deniz manzarası olan banka oturdum. Oturduğum yerden bağırdım, en derindeki yosunlar dahi duysun diye. Haber saldım yani denizlere. "Balıklara söyleyin, buluştursunlar artık bizi!" diye bağırdım. Kocaman bir çığlıktı. Boğazım yanarken ve şiddetlenmişken bedenim, aniden çıkageldin.

Öyle bir geldin ki, kokun bir elbise gibi üstüme yayıldı.

Bu kadar kolay olamaz diye düşünürken, bir balık sofrasında içtiğin rakıya bir kül düştü benim sigaramdan. O kadar yakındık demek ki. Kül rakıda eridi, ben senin kokunda...

Gün geçti. Günler filan. Bank ile olan ilişkimi anlattım sana. Ben hep buradaydım dedin. Meğerse gelmesi gereken benmişim. Hüzün çarptı, belki de biraz rakı. Bilemedim hangisi...

Fakat evimizin önünde bir bank vardı. Belki tesadüf. Belki belediyenin bir işi. Çevreyi düzenleyenin profesyonelliği de olabilir. Ama her bir şeye anlam yüklemekte üstümüze olmadığından, yıllarca bin bir çeşit bankta oturup yolunu gözledim...

37 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

コメント


bottom of page